31 Temmuz 2015 Cuma

Cuma, Temmuz 31, 2015 - No comments

CHİLD 44 - DEVRİM İÇİNDE SAÇMA BİR KURGU






Bir çocuğun yuvadan kaçışıyla başlayan fakat hiçbir yere gidemeyen bir kurguyla, 1953 yılı rusyasında geçen tuhaf bir film. Amerika, İngiltere, Çek Cumhuriyeti, Romanya ve Rusya ortak yapımı bu filmde, isveç sinamasından aşina olduğumuz oyuncular çoğunlukta. Film stalin rusyasını söyle anlatıyor: Herkes paranoyak bir şekilde birbirlerini ajanlıkla suçluyor ve kimlik kontrolü yalnızca moskovada  yapılan bir uygulama. Tüm bunlar olup biterken eşi ajanlıkla suçlanan Leo, sürgüne gittiği yerde,  kendisine uğraşacak bir meşgale olarak çocukları öldüren seri katili yakalamak işini buluyor. Çünkü bu pis seri katilin ilk cinayeti, kahramanımız Leo'nun vaftiz babası olduğu bir çocuktur ve kahraman Leo bu duruma çok pis sinirlenmiştir ve fakat bu olaya sinirlendiğini aylar sonra sürgüne gittiği yerde işlenen cinayetle karşılaşınca farkına varmıştır. Tabi işin bir başka yönü de öldürülen vaftiz oğlunun babasının da Leo'nun silah arkadaşı oluşudur. Oğlu öldürülen bu sakallı abi, ki kendisi aslen isveçlidir, filmde en çok sırıtan oyuncudur. Nüfuzlu olmasına rağmen, oğlu öldürüldükten sonra  hiçbir şey yapmaz. Bu sakallı abi sahnede göründüğünde sakalı bize kaderciliği çağrıştırmaktadır. Oğlunun öldürülmesini hemen kabullenmesi bizi bu sonuca götürür. Bu abiyi daha sonra karargahın ortaya yerinde dan diye sırtından vuruyorlar, başta söyledim ya tuhaf bir film... Filmde ilk başlarda seri katille illgili bir gizem yaratma çabası görsekte, seri katil birkaç sahne sonra pat diye gözümüze sokulur. Daha bu şoku üzerimizden atamadan, seri bir şekilde seri katilin iç dünyasını bize anlatmaya başlıyorlar; tam derin psikolojik analizler aşamasına geldiklerinde neyseki seri katilin yüzünü bezle örtüp, üzerine su döktüler. Filmin son bölümünde iyiler ile kötülerin yoğun çatışmasını bize sunuyorlar ve bu çatışmada ilk ölen gözlüklü abi oluyor. Çatışma bitiyor ve mutlu son.. Tam film bitti derken iki sübyanın kurtulan hayatına şahit oluyoruz ve daha mutlu son.... 
Toplam iki saat boyunca ekrana bakmış olmanın pişmanlığının yanında, bırakın izlemeyi, anlatırken bile içim sıkıldı. Benden söylemesi.